May 21, 2012

Şimdi Ne Olacak/Ne Olmalı?



 
Evet. Lanet bir sezon, bir yıl geride kalırken Galatasaray hakettiğini karanlıkta ve ıslak, dereye dönmüş bir zeminde alıyor olsa da kendine ait olanı geri almanın hem de verenlerin kendi ellerine o kupayı verdikleri için lanet okurken, yüzleri mahkeme duvarına dönmüşken almanın haklı gururunu yaşıyordu kupa emekliliğini açıklayan Kaptan Ayhan’ın ellerinde yükselirken. Öyle bir yılı geride bıraktık ki sanki güneş hiç doğmayacaktı. Hep şafaktan önceki zifiri karanlık hüküm sürecek, doğruluk ve adalet hep gölgede kalacak gibiydi.

Bu toprakların özelliğidir iyileri ve başarılı olanları yutmak, onları öldürmek hatta ölülerini bile doğduğu topraklardan afaroz etmek. Ama bu toprakların başka bir özelliği de zamanı gelince üzerinden epey bir zaman geçmiş olsa da doğruya ve iyiye hakkını teslim etmek. Bakalım bu senenin “günahkar takımı Fenerbahçe’nin” hukuksuzlukları, çıkarları için -benim dahi saygı duyduğum için nefret ettiğim- hem kendi hem de milyonlarca insan için din kadar bayrak kadar kutsal olan Fenerbahçe’nin ruhunu satan yetkililerinin yedikleri bokun hesabı ne zaman sorulacak.
Memlekette öyle bir yapı oluşmuş ki üzerine aslında rahatlıkla bir doktora tezi yazılabilir fakat yazar M. ŞÜKRÜ HANİOĞLU "Gerçek mesele bir asrı aşan süredir her alanda "otoriter," "tecemmüî" ve "hegemonik" yapılar yaratarak, onlar etrafında oluşturduğumuz kültlere âdeta tapınırken, özeleştiriyi "ihanet" olarak kavramsallaştırmamızdır."diyerek o kadar güzel, kısa ve kapsamlı bir değerlendirme yapmış ki bana söyleyecek birşey kalmamış zira benim 100 sayfa yazsam belkide anlatamayacağım olguyu bir cümlede anlatmış. Neyse pislik ve kötülük hakkında bu kadar karalamak kafi.
Evet. Karanlıklar içinde zorla da olsa kupa kaptan Ayhan’ın ellerinde havaya kalkıyordu Kadıköy’ün karanlık ve ıslak çimlerinde. Kimse hesaplamamıştı bunun olabileceğini. Herkes kendinden o kadar emindi ki biz Galatasaray’lılar dışında kimse inanmıyordu bizim orada kupayı alabileceğimize ki o yüzden de kupayı Kadıköy’e getirmişlerdi. Ama evdeki hesap çarşıya uymayacaktı. Hesabın tutmadığının da en büyük kanıtı tüpçünün karadenizde gemileri batmış kaptan edasında ki suratıydı, ortalığın zifiri karanlıkta kamera ışıklarıyla aydınlanmasıydı, saha zemininin pirinç tarlasına dönmesiydi. Kupayı vermemek için binbir dalaverenin, oyunun oynanması, kupanın koridorda, eşiklikte verilmeye çalışılmasıydı. Ama hiçbirşey planladıkları gibi olmayacaktı, oyunları bozulacak, her işleri gibi bu da ellerine yüzlerine bulaşacaktı. Ve Grande gerekirse sabaha kadar bekler o kupayı o sahadan alırız diyecekti ki aldı da ve tam da bundan dolayı İmparator sıfatına layık olmuştur.

Evet. Nazmi Abi’nin deyimiyle langırt ligini lider ve şampiyon olarak tamamladık ama mesele Galatasaray için hiçbir zaman langırt liginin şampiyonu olmak olmamıştır/olmamalıdır. Ali Sami Bey’in bıraktığı mirasa, onun bu gençlik haraketini başlatırken söylediği gibi “yabancı takımları yenmek” vizyonuyla, sahip çıkmalıyız ve hedef zaten belli: Avrupa.. Ne olmalı sorusunu biraz daha açacak olursak tıpkı Ahmet Kaya’nın “Ağladıkça” adlı eserinde söylediği gibi Galatasaray her zaman sevenlerini gerek hüzünden, gerek sevinçten, gerekse de gururdan ağlatan ve ağlarken/ağlatırken yeşeren, büyüyen takım olmalı/olmaya devam etmeli. Zira son 3-5 yıldır bu olguya baya uzak kalmış durumdayız ki beni korkutan bir diğer gerçek yeni jenerasyon çocukların(ergenlerin) iyi gün taraftarı olmaya ve Fenerbahçe üzerinden kendilerini ifade etmeye başlaması. Biz utanmak için de gurur duymak için de kendimizi suyun diğer yakası üzerinden ifade etmemeliyiz ki artık karşı taraf nefret edilmeyi dahi haketmeyecek kadar küçüldü..

Ben taktik/strateji manyağı olan ve anlayan birilerini bulduğum zaman da saatlerce bu konuda muhabbet etmekten müthiş bir keyif alan bir adam da olsam bunu yazıya dökmek konusunda her zaman çekingen davranırım zira bence bu biraz ukalalıktır ve ustalara saygısızlıktır o yüzden bu toplara hiç girmiyorum. Ama genel bir değerlendirme yapacak olursak düşeş gelen transferler ve Grande’nin  klavuzluğunda bu sezon adına iyi bir iş çıkardık. Fakat takıma genel olarak baktığımız zaman Avrupa mücadelesi için maalesef yetersiziz.

Evet. Bu ligi bazı oyuncuların(Selçuk, Melo, Ufaluji, Muslera, Elmander) yüksek ve saygı duyulacak karakterleri neticesinde kısır bir takım oyunu oynayarak domine ettik. Ancak güzel oyun ve Avrupa dominasyonu için yetersiz olduğumuz bir gerçek. Bu nasıl giderilir? İki yol var herkesin bildiği üzere: ya transfer ya da altyapıdan gelecek çocuklar. Altyapıyı çok iyi takip ettiğim söylenemez ama hiç takip etmediğim de söylenemez. Benim edindiğim izlenim maalesef yakın zamanda bizleri heyecanlandırabilecek bir potansiyel şuan gözükmüyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor ki o da transfer yapmak. Genel olarak takımı inceleyecek olursak:

Kaleci-Muslera: Kendisinden yaklaşık 5-6 yıldır haberdar olan ve bir şekilde takip etmeye çalışmış biri olarak Galatasaray’a transfer olma ihtimalini hiç düşünmüyor, sadece klasik transfer dönemi gazete zırvası olduğunu düşünüyordum ki Galatasaray’ın Ribery’den sonra yapmış olduğu en büyük transfer operasyonudur(Ribery transfer olarak Muslera dan kat kat kolay bir transferdi). Adam hem çok iyi, hem çok daha iyi olacak hem de müthiş bir karaktere sahip. Eğer satmazsak -ki elimizde uzun süre tutmamız zor- yıllar boyunca bizlerin hem güvenebileceği hem de gurur duyabileceği adam bir kaleciye sahibiz.

Sağ bek- Ebue/Sabri: Ebue ilk geldiği zaman Grande tarafından çeşitli pozisyonlarda denendi ama ne zaman kendi mevkii olan sağ beke geçti bize uzun süre sonra bir sağ bek performansı izledik. Ama bence Ebue’nin vermesi gereken bundan daha fazlası zira 3-5 maç ağzımıza bir parmak bal çaldı ama bu performansları sezonun bazı maçlarında gördük tamamında değil dolayısıyla bu iyi performansları en az 20 maç ortaya koymalı önümüzdeki sezon. Sabri ise gerek sakatlık gerekse formsuzluktan dolayı çok katkı veremedi ama takımda ki biz olarak futbol yeteneklerinden bağımsız olarak Galatasaray2da kalmaya devam etmeli.

Sol bek- Hakan/X: Arda’nın son röportajında söylediği gibi Türkiye’de insanlar futbolla yatıp kalkıyor ama genel olarak birçoğu futboldan anlamıyor. Hakan Balta’da bu büyük çoğunluğun sürekli hışmına uğrayan, bir türlü kendini beğendiremeyen oyuncuların başında geliyor. Bana göre TC pasaportuna sahip en büyük, en zeki futbolu beyniyle oynayabilen ağır ama müthiş bir fiziğe sahip olan, tekniği ortalamanın üzerinde, gerek sol bek gerekse de savunma göbeğinde çok rahat oynayabilecek kalite de bir oyuncu. Ancak şuan itibari ile yedeği yok. Bu kadar övgüde bulunsam da Avrupa yeterliliği(hücum anlamında) de hala soru işareti. Bu bölgeye ya direk bir sol bek ya da hem sol iç defans hem de sol bek oynayabilen bir oyuncu transferi şart. Bu kimdir? Şuan için gerek tecrübesi ve yeteneği gerekse de bonservissiz olmasından dolayı Chivu bizim için biçilmiş kaftan. Umarım ilgilenen birileri vardır.

Sol stoper- X / Ufaluji: İlk başta herkesin burun kıvırdığı ve aptalca bulduğu bir transferdi. Ben de L Neill varken alınmasını ve Lucas’ın gönderilmesini yanlış bulmuştum. Ama gerek sahadaki performansı gerekse Semih’e yaptığı katkı tartışmasız çok iyiydi. Sezon genelinde zaman zaman değil genelde gördüğü gereksiz kartlar haricinde bize ciddi katkı sağladı. Ancak daha fazlasını verebileceğinden kuşkuluyum. Hem yaşlı hem de yavaş ve kendisini tamamlayacak olan oyuncumuzda Ufa’nın açıklarını kapatabilecek tecrübe ve hıza sahi değil. Bence kendisi önümüzdeki yıl rotasyon oyuncusu olarak takımda tutulmalı ve oraya bir transfer yapılmalı ki bu eğer Chivu olursa bir taşla 7-8 kuş vurmuş oluruz.

Sağ stoper- Semih/Gökhan: Semih’le alakalı çok fazla birşey söylemeye gerek yok. Potansiyeli var ve her geçen gün hata yapıyor olsa da gelişmeye devam ediyor ve gelişecek. Kişilik olarakta bir gazetecinin “Avrupa’da oynamayı düşünüyormusun?” sorusuna “Evet, seneye Avrupa’dayız” diyerek yanıt vermesi herşeyi özetliyor. Böyle devam et çocuk, arkandayız. Yedeği ise bence Türkiye liginin en teknik ve düzgün stoperlerinden olan Gökhan yeterli olacaktır. Hem profesyonel hem de yedekliği çok dert etmeyen oynadığı zamanda bence yeterli performansı gösteren ve elinden geleni yapmasıyla Gökhan Zan Semih’i yedekleyecek kalibre ve yeterlilikte.

Sağ açık- X/Engin/Aydın: Bu bölge direkt 11 oynayacak ve alınması olmazsa olmaz pozisyonların başında geliyor. Engin elinden geleni yapıyor, ciddi mücadele ediyor ama yetersiz. Langıt liginde bize katkı sağladı ama sağ açık oynayarak değil. Koşarak katkı sağladı ve bir üst seviye için yeterli değil. Aydın ise bu sezon biraz kıpırdadı ve yeteneklerinin %1ini göstermesine rağmen ciddi katkı sağladı ama daha fazlasını beklememek lazım sira 2005den beri bekliyoruz ama olmuyor maalesef. Dolayısı ile buraya ciddi bir transfer yapılmalı. Eğer bu seneki gibi asimetrik 4-4-2 oynamaya devam edeceksek bu bölgeye cuk oturacak adam Hamit olacaktır. Basında ismi çok ciddi bir şekilde gündeme geliyor ama Galatasaray bu konuda ne kadar ciddi bunu zaman gösterecek. Eğer farklı bir taktikle oynayacaksak diğer sağ kanat adayım Gökhan Töre’dir. Ama bu iki oyuncu olur ya da olmaz buraya çok ciddi bir transfer bütçesi ayrılmalı çünkü ciddi ekeikli söz konusu.

Sol açık- X/Emre/Aydın/Engin: Yine bu mevki de Riera’nın hayal kırıklığı olmasından dolayı ciddi anlamda oyuncu sıkıntısı çektiğimiz bölgelerin başında geliyor. Emre’nin asıl mevkisi 10 numara fakat Grande onu sol-iç orta saha oynatarak alınacak en büyük katkıyı aldı ve Emre’den bundan fazlası beklenmemeli. Yeteneği gelişmeye daha iyi bir oyuncu olmaya açık ama yeteri kadar zeki değil. Ben daha fazlasını beklemiyorum. İyi bir rotasyon oyuncusu ve o şekilde kalmalı. Benim bu bölge için en büyük adayım Amrabat. Mükemmel bir fiziğe, oyun görüşüne ve tekniğe sahip. Bence Galatsaray’a gelirse çok büyük işler yapar ve elimizde tutmamız da pek kolay olmaz. Amrabat sol açık, sağ açık, forvet arkası hatta forvet olarak hücümün her bölgesinde rahatlıkla oynar ve ciddi de katkı yapar. Ama bu transferden pek ümitli değilim zira Kayserispor Fenerbahçe’nin pivot takımı görevini yapıyor ve amrabat’ı bize satma ihtimalleri çok düşük maalesef.

Sağ iç orta saha- Selçuk/Engin/Emre: Selçuk hakkında benim değerlendirme yapmam bu büyük futbol sanatçısına, dahisine saygısızlık olacaktır. Teşekkürler Selçuk. Bu pozisyona yedekleme açısından Emre ve Engin’in yeterli olacağına inanıyorum o yüzden herhangi bir transfere gerek yok şu anki formasyonda.

Sol iç orta saha- Melo?/Engin/Ceyhun: Burası da muamma pozisyonlardan birisi. Zira Melo’nun akıbeti ne olacaktır bilemiyorum. Genel olarak Melo bize çok ciddi katkı yaptı ve takımı ciddi anlamda benimsemiş durumda. Selçuk’la uyumu da herkesin malumu. Gerekirse 10 m euro verip bonservisi alınmalı. Çünkü aynı paraya belki daha genç ve daha iyi bir yabancı buluruz ama takıma ve Selçuk’a yeni gelen oyuncunun uyumu bize daha maaliyetli olabilir. Bunun dışında biz Melo’dan beklediğimizden fazlasını aldık ve o da burada kalmak için çok mücadele etti ve elinden geleni yaptı. Biz Galatsaray olarak bunun karşılığını vermeli ve Melo’yu almalıyız. Melo’yu yedkelemek içinse Ceyhun ve Engin yeterli olacaktır bana göre her ne kadar Melo bu iki oyuncunun karışımının bir gömlek daha kalitelisi olsa da.

Sağ forvet- Elmander/Stancu/X: Elmander’de hakkında yazı yazma hakkını kendimde bulmadığım karakterlerden. Sadece teşekkürler demek kafi. Ancak Elmander’in yedeği yok şuan takımda. Necati bu adam değil. Necati genelde kendine oynayan ve Elmander kadar mücadele etmeyen bir yapıda. Dolayısı ile buraya benzer bir adam alınmalı. Bana kalırsa bu adam Stancu. Fiziği, tekniği ve karakteri buna müsait ama şartlar maalesef farklı ve stancu’nun takımda kalabileceğini sanmıyorum. Bu bölgeye de alınabilecek en uygun oyuncu Umut bence. Ama bekleyip göreceğiz.

Sol forvet-X/Necati: Baroş bu takımda en sevdiğim adamlardan birisi. Hayatım boyunca da kendisini sevip saygı duyacağım. Zira son maçta Ali Sami Yen’in kapısını söküp evine hatıra olarak götüren bir adamdan bahsediyoruz. Ama bu topraklarda artık hakettiği saygı ve sevgiyi göremeyecek. İnşallah birileri kıçına teneke bağlamadan buralardan gitmeli ve güzel bir insan olarak hatırlanmaya devam etmeli. Bu bölgede de Baroş olamayacağı için üst düzey bir oyuncuya ihtiyacımız var. Kim olur bilemiyorum ama biraz daha ufak tefek, patlayıcılığı, bitiriciliği ve çalım yeteneği olan bir adam olmalı ki bu basında yazdığı gibi kesinlikle Berbatov değil. Olsa olsa Anderlecht’li Suarez olur ki onu da bize bırakırlar mı emin değilim ama olursa da tadından yenmez bence.
Genel olarak baktığımız zaman ciddi bir transfer bütçesi ayrılmalı ki kupa 1’de üst turlar için mücadele edebilelim. Benim beklentim aşağıda ki gibi ama ne kadarı gerçek olur bilemiyorum:
                                                                             Muslera

                                            Ebue/Sabri    Semih/Gokhan    X/Ufo     X/Hakan

        
                               (Hamit)X/Aydın   Selçuk/Engin   Melo/Engin-Ceyhun
                                                                                                                             (Amrabat)X/Emre


                                                                Elmander/X
                                                                                                (Suarez)X/Necati                                                

Umarım başarılı bir operasyon yapılır ve seneye CL’de de başarılı oluruz ama gerçekçi olmak gerekirse başarı zaman ve sabır ister. Bu da bizim topraklarda olmayan bir erdem maalesef.