Evet. Lanet bir sezon, bir yıl geride kalırken Galatasaray
hakettiğini karanlıkta ve ıslak, dereye dönmüş bir zeminde alıyor olsa da
kendine ait olanı geri almanın hem de verenlerin kendi ellerine o kupayı
verdikleri için lanet okurken, yüzleri mahkeme duvarına dönmüşken almanın haklı
gururunu yaşıyordu kupa emekliliğini açıklayan Kaptan Ayhan’ın ellerinde
yükselirken. Öyle bir yılı geride bıraktık ki sanki güneş hiç doğmayacaktı. Hep
şafaktan önceki zifiri karanlık hüküm sürecek, doğruluk ve adalet hep gölgede
kalacak gibiydi.
Bu toprakların özelliğidir iyileri ve başarılı olanları
yutmak, onları öldürmek hatta ölülerini bile doğduğu topraklardan afaroz etmek.
Ama bu toprakların başka bir özelliği de zamanı gelince üzerinden epey bir
zaman geçmiş olsa da doğruya ve iyiye hakkını teslim etmek. Bakalım bu senenin “günahkar
takımı Fenerbahçe’nin” hukuksuzlukları, çıkarları için -benim dahi saygı
duyduğum için nefret ettiğim- hem kendi hem de milyonlarca insan için din kadar
bayrak kadar kutsal olan Fenerbahçe’nin ruhunu satan yetkililerinin yedikleri
bokun hesabı ne zaman sorulacak.
Memlekette öyle bir yapı oluşmuş ki üzerine aslında
rahatlıkla bir doktora tezi yazılabilir fakat yazar M. ŞÜKRÜ HANİOĞLU "Gerçek
mesele bir asrı aşan süredir her alanda "otoriter,"
"tecemmüî" ve "hegemonik" yapılar yaratarak, onlar
etrafında oluşturduğumuz kültlere âdeta tapınırken, özeleştiriyi
"ihanet" olarak kavramsallaştırmamızdır."diyerek o kadar güzel,
kısa ve kapsamlı bir değerlendirme yapmış ki bana söyleyecek birşey kalmamış
zira benim 100 sayfa yazsam belkide anlatamayacağım olguyu bir cümlede
anlatmış. Neyse pislik ve kötülük hakkında bu kadar karalamak kafi.
Evet. Karanlıklar içinde zorla da olsa kupa kaptan Ayhan’ın
ellerinde havaya kalkıyordu Kadıköy’ün karanlık ve ıslak çimlerinde. Kimse
hesaplamamıştı bunun olabileceğini. Herkes kendinden o kadar emindi ki biz Galatasaray’lılar
dışında kimse inanmıyordu bizim orada kupayı alabileceğimize ki o yüzden de
kupayı Kadıköy’e getirmişlerdi. Ama evdeki hesap çarşıya uymayacaktı. Hesabın
tutmadığının da en büyük kanıtı tüpçünün karadenizde gemileri batmış kaptan
edasında ki suratıydı, ortalığın zifiri karanlıkta kamera ışıklarıyla
aydınlanmasıydı, saha zemininin pirinç tarlasına dönmesiydi. Kupayı vermemek
için binbir dalaverenin, oyunun oynanması, kupanın koridorda, eşiklikte
verilmeye çalışılmasıydı. Ama hiçbirşey planladıkları gibi olmayacaktı,
oyunları bozulacak, her işleri gibi bu da ellerine yüzlerine bulaşacaktı. Ve
Grande gerekirse sabaha kadar bekler o kupayı o sahadan alırız diyecekti ki
aldı da ve tam da bundan dolayı İmparator sıfatına layık olmuştur.
Evet. Nazmi Abi’nin deyimiyle langırt ligini lider ve
şampiyon olarak tamamladık ama mesele Galatasaray için hiçbir zaman langırt
liginin şampiyonu olmak olmamıştır/olmamalıdır. Ali Sami Bey’in bıraktığı
mirasa, onun bu gençlik haraketini başlatırken söylediği gibi “yabancı
takımları yenmek” vizyonuyla, sahip çıkmalıyız ve hedef zaten belli: Avrupa..
Ne olmalı sorusunu biraz daha açacak olursak tıpkı Ahmet Kaya’nın “Ağladıkça”
adlı eserinde söylediği gibi Galatasaray her zaman sevenlerini gerek hüzünden,
gerek sevinçten, gerekse de gururdan ağlatan ve ağlarken/ağlatırken yeşeren,
büyüyen takım olmalı/olmaya devam etmeli. Zira son 3-5 yıldır bu olguya baya
uzak kalmış durumdayız ki beni korkutan bir diğer gerçek yeni jenerasyon
çocukların(ergenlerin) iyi gün taraftarı olmaya ve Fenerbahçe üzerinden
kendilerini ifade etmeye başlaması. Biz utanmak için de gurur duymak için de
kendimizi suyun diğer yakası üzerinden ifade etmemeliyiz ki artık karşı taraf
nefret edilmeyi dahi haketmeyecek kadar küçüldü..
Ben taktik/strateji manyağı olan ve anlayan birilerini
bulduğum zaman da saatlerce bu konuda muhabbet etmekten müthiş bir keyif alan
bir adam da olsam bunu yazıya dökmek konusunda her zaman çekingen davranırım
zira bence bu biraz ukalalıktır ve ustalara saygısızlıktır o yüzden bu toplara
hiç girmiyorum. Ama genel bir değerlendirme yapacak olursak düşeş gelen transferler
ve Grande’nin klavuzluğunda bu sezon
adına iyi bir iş çıkardık. Fakat takıma genel olarak baktığımız zaman Avrupa
mücadelesi için maalesef yetersiziz.
Evet. Bu ligi bazı oyuncuların(Selçuk, Melo, Ufaluji,
Muslera, Elmander) yüksek ve saygı duyulacak karakterleri neticesinde kısır bir
takım oyunu oynayarak domine ettik. Ancak güzel oyun ve Avrupa dominasyonu için
yetersiz olduğumuz bir gerçek. Bu nasıl giderilir? İki yol var herkesin bildiği
üzere: ya transfer ya da altyapıdan gelecek çocuklar. Altyapıyı çok iyi takip
ettiğim söylenemez ama hiç takip etmediğim de söylenemez. Benim edindiğim
izlenim maalesef yakın zamanda bizleri heyecanlandırabilecek bir potansiyel
şuan gözükmüyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor ki o da transfer yapmak.
Genel olarak takımı inceleyecek olursak:
Kaleci-Muslera: Kendisinden
yaklaşık 5-6 yıldır haberdar olan ve bir şekilde takip etmeye çalışmış biri
olarak Galatasaray’a transfer olma ihtimalini hiç düşünmüyor, sadece klasik
transfer dönemi gazete zırvası olduğunu düşünüyordum ki Galatasaray’ın Ribery’den
sonra yapmış olduğu en büyük transfer operasyonudur(Ribery transfer olarak
Muslera dan kat kat kolay bir transferdi). Adam hem çok iyi, hem çok daha iyi
olacak hem de müthiş bir karaktere sahip. Eğer satmazsak -ki elimizde uzun süre
tutmamız zor- yıllar boyunca bizlerin hem güvenebileceği hem de gurur
duyabileceği adam bir kaleciye sahibiz.
Sağ bek-
Ebue/Sabri: Ebue ilk geldiği zaman Grande tarafından çeşitli
pozisyonlarda denendi ama ne zaman kendi mevkii olan sağ beke geçti bize uzun
süre sonra bir sağ bek performansı izledik. Ama bence Ebue’nin vermesi gereken
bundan daha fazlası zira 3-5 maç ağzımıza bir parmak bal çaldı ama bu
performansları sezonun bazı maçlarında gördük tamamında değil dolayısıyla bu
iyi performansları en az 20 maç ortaya koymalı önümüzdeki sezon. Sabri ise
gerek sakatlık gerekse formsuzluktan dolayı çok katkı veremedi ama takımda ki
biz olarak futbol yeteneklerinden bağımsız olarak Galatasaray2da kalmaya devam
etmeli.
Sol bek- Hakan/X: Arda’nın
son röportajında söylediği gibi Türkiye’de insanlar futbolla yatıp kalkıyor ama
genel olarak birçoğu futboldan anlamıyor. Hakan Balta’da bu büyük çoğunluğun
sürekli hışmına uğrayan, bir türlü kendini beğendiremeyen oyuncuların başında
geliyor. Bana göre TC pasaportuna sahip en büyük, en zeki futbolu beyniyle
oynayabilen ağır ama müthiş bir fiziğe sahip olan, tekniği ortalamanın
üzerinde, gerek sol bek gerekse de savunma göbeğinde çok rahat oynayabilecek
kalite de bir oyuncu. Ancak şuan itibari ile yedeği yok. Bu kadar övgüde
bulunsam da Avrupa yeterliliği(hücum anlamında) de hala soru işareti. Bu bölgeye
ya direk bir sol bek ya da hem sol iç defans hem de sol bek oynayabilen bir
oyuncu transferi şart. Bu kimdir? Şuan için gerek tecrübesi ve yeteneği gerekse
de bonservissiz olmasından dolayı Chivu bizim için biçilmiş kaftan. Umarım
ilgilenen birileri vardır.
Sol stoper- X / Ufaluji: İlk
başta herkesin burun kıvırdığı ve aptalca bulduğu bir transferdi. Ben de L
Neill varken alınmasını ve Lucas’ın gönderilmesini yanlış bulmuştum. Ama gerek
sahadaki performansı gerekse Semih’e yaptığı katkı tartışmasız çok iyiydi.
Sezon genelinde zaman zaman değil genelde gördüğü gereksiz kartlar haricinde
bize ciddi katkı sağladı. Ancak daha fazlasını verebileceğinden kuşkuluyum. Hem
yaşlı hem de yavaş ve kendisini tamamlayacak olan oyuncumuzda Ufa’nın
açıklarını kapatabilecek tecrübe ve hıza sahi değil. Bence kendisi önümüzdeki
yıl rotasyon oyuncusu olarak takımda tutulmalı ve oraya bir transfer yapılmalı
ki bu eğer Chivu olursa bir taşla 7-8 kuş vurmuş oluruz.
Sağ stoper-
Semih/Gökhan: Semih’le alakalı çok fazla birşey söylemeye gerek yok.
Potansiyeli var ve her geçen gün hata yapıyor olsa da gelişmeye devam ediyor ve
gelişecek. Kişilik olarakta bir gazetecinin “Avrupa’da oynamayı düşünüyormusun?”
sorusuna “Evet, seneye Avrupa’dayız” diyerek yanıt vermesi herşeyi özetliyor. Böyle
devam et çocuk, arkandayız. Yedeği ise bence Türkiye liginin en teknik ve
düzgün stoperlerinden olan Gökhan yeterli olacaktır. Hem profesyonel hem de
yedekliği çok dert etmeyen oynadığı zamanda bence yeterli performansı gösteren
ve elinden geleni yapmasıyla Gökhan Zan Semih’i yedekleyecek kalibre ve yeterlilikte.
Sağ açık-
X/Engin/Aydın: Bu bölge direkt 11 oynayacak ve alınması olmazsa olmaz
pozisyonların başında geliyor. Engin elinden geleni yapıyor, ciddi mücadele
ediyor ama yetersiz. Langıt liginde bize katkı sağladı ama sağ açık oynayarak
değil. Koşarak katkı sağladı ve bir üst seviye için yeterli değil. Aydın ise bu
sezon biraz kıpırdadı ve yeteneklerinin %1ini göstermesine rağmen ciddi katkı
sağladı ama daha fazlasını beklememek lazım sira 2005den beri bekliyoruz ama
olmuyor maalesef. Dolayısı ile buraya ciddi bir transfer yapılmalı. Eğer bu
seneki gibi asimetrik 4-4-2 oynamaya devam edeceksek bu bölgeye cuk oturacak
adam Hamit olacaktır. Basında ismi çok ciddi bir şekilde gündeme geliyor ama
Galatasaray bu konuda ne kadar ciddi bunu zaman gösterecek. Eğer farklı bir
taktikle oynayacaksak diğer sağ kanat adayım Gökhan Töre’dir. Ama bu iki oyuncu
olur ya da olmaz buraya çok ciddi bir transfer bütçesi ayrılmalı çünkü ciddi
ekeikli söz konusu.
Sol açık-
X/Emre/Aydın/Engin: Yine bu mevki de Riera’nın hayal kırıklığı
olmasından dolayı ciddi anlamda oyuncu sıkıntısı çektiğimiz bölgelerin başında
geliyor. Emre’nin asıl mevkisi 10 numara fakat Grande onu sol-iç orta saha
oynatarak alınacak en büyük katkıyı aldı ve Emre’den bundan fazlası
beklenmemeli. Yeteneği gelişmeye daha iyi bir oyuncu olmaya açık ama yeteri
kadar zeki değil. Ben daha fazlasını beklemiyorum. İyi bir rotasyon oyuncusu ve
o şekilde kalmalı. Benim bu bölge için en büyük adayım Amrabat. Mükemmel bir
fiziğe, oyun görüşüne ve tekniğe sahip. Bence Galatsaray’a gelirse çok büyük
işler yapar ve elimizde tutmamız da pek kolay olmaz. Amrabat sol açık, sağ
açık, forvet arkası hatta forvet olarak hücümün her bölgesinde rahatlıkla oynar
ve ciddi de katkı yapar. Ama bu transferden pek ümitli değilim zira Kayserispor
Fenerbahçe’nin pivot takımı görevini yapıyor ve amrabat’ı bize satma
ihtimalleri çok düşük maalesef.
Sağ iç orta
saha- Selçuk/Engin/Emre: Selçuk hakkında benim değerlendirme
yapmam bu büyük futbol sanatçısına, dahisine saygısızlık olacaktır. Teşekkürler
Selçuk. Bu pozisyona yedekleme açısından Emre ve Engin’in yeterli olacağına
inanıyorum o yüzden herhangi bir transfere gerek yok şu anki formasyonda.
Sol iç orta
saha- Melo?/Engin/Ceyhun: Burası da muamma pozisyonlardan
birisi. Zira Melo’nun akıbeti ne olacaktır bilemiyorum. Genel olarak Melo bize
çok ciddi katkı yaptı ve takımı ciddi anlamda benimsemiş durumda. Selçuk’la
uyumu da herkesin malumu. Gerekirse 10 m euro verip bonservisi alınmalı. Çünkü
aynı paraya belki daha genç ve daha iyi bir yabancı buluruz ama takıma ve
Selçuk’a yeni gelen oyuncunun uyumu bize daha maaliyetli olabilir. Bunun
dışında biz Melo’dan beklediğimizden fazlasını aldık ve o da burada kalmak için
çok mücadele etti ve elinden geleni yaptı. Biz Galatsaray olarak bunun
karşılığını vermeli ve Melo’yu almalıyız. Melo’yu yedkelemek içinse Ceyhun ve
Engin yeterli olacaktır bana göre her ne kadar Melo bu iki oyuncunun
karışımının bir gömlek daha kalitelisi olsa da.
Sağ forvet-
Elmander/Stancu/X: Elmander’de hakkında yazı yazma hakkını kendimde
bulmadığım karakterlerden. Sadece teşekkürler demek kafi. Ancak Elmander’in
yedeği yok şuan takımda. Necati bu adam değil. Necati genelde kendine oynayan
ve Elmander kadar mücadele etmeyen bir yapıda. Dolayısı ile buraya benzer bir
adam alınmalı. Bana kalırsa bu adam Stancu. Fiziği, tekniği ve karakteri buna
müsait ama şartlar maalesef farklı ve stancu’nun takımda kalabileceğini
sanmıyorum. Bu bölgeye de alınabilecek en uygun oyuncu Umut bence. Ama bekleyip
göreceğiz.
Sol
forvet-X/Necati: Baroş bu takımda en sevdiğim adamlardan birisi.
Hayatım boyunca da kendisini sevip saygı duyacağım. Zira son maçta Ali Sami Yen’in
kapısını söküp evine hatıra olarak götüren bir adamdan bahsediyoruz. Ama bu topraklarda
artık hakettiği saygı ve sevgiyi göremeyecek. İnşallah birileri kıçına teneke
bağlamadan buralardan gitmeli ve güzel bir insan olarak hatırlanmaya devam
etmeli. Bu bölgede de Baroş olamayacağı için üst düzey bir oyuncuya ihtiyacımız
var. Kim olur bilemiyorum ama biraz daha ufak tefek, patlayıcılığı,
bitiriciliği ve çalım yeteneği olan bir adam olmalı ki bu basında yazdığı gibi
kesinlikle Berbatov değil. Olsa olsa Anderlecht’li Suarez olur ki onu da bize
bırakırlar mı emin değilim ama olursa da tadından yenmez bence.
Genel olarak baktığımız zaman ciddi bir transfer bütçesi
ayrılmalı ki kupa 1’de üst turlar için mücadele edebilelim. Benim beklentim
aşağıda ki gibi ama ne kadarı gerçek olur bilemiyorum:
Muslera
Ebue/Sabri Semih/Gokhan
X/Ufo X/Hakan
(Hamit)X/Aydın Selçuk/Engin
Melo/Engin-Ceyhun
(Amrabat)X/Emre
Elmander/X
(Suarez)X/Necati
Umarım başarılı bir operasyon yapılır ve seneye CL’de de
başarılı oluruz ama gerçekçi olmak gerekirse başarı zaman ve sabır ister. Bu da
bizim topraklarda olmayan bir erdem maalesef.