April 24, 2012

Bir Düşün Gerçekleşmesi


Yine, yeni bir başlangıç, yeni  bir ülke, yeni bir iş, yeni arkadaşlar. Hayat garip geliyor açıkcası. Bir düzen kuruyorsun, onlarca iyi insan tanıyıp dostlar ediniyorsun ama alınan tek bir karar herşeyi başa döndürüyor ve bu artık hayatımda dejavu halini almaya başladı. Zira ilkokul yıllarından başlayıp 24 yaşıma kadar kaç tane okul, kaç tane şehir değiştirdiğimi artık ben bile hatırlamamaya başladım ki genç denilebilecek bir yaşta olmama rağmen 3 farklı ülkede en az birer yıl yaşamak, havasına, suyuna, insanlarına alışıp tam da herşey rayına oturmuşken yeniden farklı başlangıçlara yelken açmak azımsanmayacak bir tecrübe gibi gözüküyor.


Neyse biz gelelim Galatasaray’a. Başından beri her sağduyulu ve mantıklı bir insan gibi ben de play off saçmalığına karşı çıktım. Ama benim açımdan iyi tarafı mart ayının ortalarına kadar Türkiye’de olmamdan dolayı eksiksiz tüm maçları izleyebilmem oldu. Sene başında açıkcası Fatih Terim ismi gündeme geldiğinde taraftarlığımı olmasada en azından Galatasaray maçlarını izleme zevkimi askıya almak üzereydim. Ancak Grande takımın başına geçtikten sonra gerek verdiği demeçler, oyunculara ve medyaya yaklaşımı, gerçekleştirmek istediği transferler vs hiçbirisi kafamda ki Terim imajıyla uyuşmuyordu. Hayatımın en büyük yanılgılarından, göt olma vakalarından birisi gerçekleşmek üzereydi ki ben bunun daha farkında değildim.

Transferler yapıldı, yeni bir takım kuruldu ve sonunda 1 ay geç olsa da sezon başlamıştı artık ve bize düşen beklemekti. Açık konuşmak gerekirse Terim hakkında ki şüphelerimden bağımsız olarak bu sezon için pek ümidim yoktu zira tamamiyle yeni kurulmuş, 11 yeni adamdan oluşan bir takımdık. Tek beklentim mücadele ve ilk 4 içerisinde bitirebilmekti. Ama bilmediğim şey Grande’deki değişim ve gelişimdi. Lig başladığında Galatasaray’da muhtelif sıkıntılar söz konusuydu. Zira taktiksel ve organizasyonel sorunlar pozisyon kısırlıkları vs sezonun pek parlak olmayacağına işaret ediyordu. Ama dünya üzerindeki teknik direktörler arasında en büyük motivatörlerden biri olan Grande bu 11 yeni adama hem Galatasaray ruhu aşılıyor hem de belirli bir taktik formasyon altında disiplinli bir oyun oynamayı öğretiyordu.


Bu sezon neredeyse alınmadık intikam, kesilmedik ceza kalmadı. Herşeyden daha güzel 2 tane altyapı oyuncusu ilk onbirin değişmez isimleri olmuştu. Her ne kadar Emre’nin hala büyük bir futbolcu olacağına inanmasam da önümüzde ki yılların rotasyonu açısından ve pasaportundan dolayı neredeyse bulunumaz hint kumaşı gibi. Zira aşağı yukarı aynı pozisyonda oynayan ve potansiyel olarak Emre’den daha zayıf bir oyuncu olan Yekta’yı transfer ederken ödediğimiz bedel 3,5 milyon euroydu.Ve Emre en az bizim kadar Galatasaray’lı. Semih’i ise benim için kelimelerle anlatmak zor. Hem sahadaki duruşu, soğuk kanlılığı, sadece işini yapmaya çalışması ve Galatasaray formasının üzerine o kadar yakışıyor olması. Kendisini medyatik ve şımarık olmamasından dolayı karakter olarak pek fazla tanıyabildiğimiz söylenemez ama pes etmemesi ve soğuk kanlılığı 5 yıl sonrasının büyük Galatasaray kaptanı olabileceğinin en büyük göstergesi. Sahip olduğu potansiyel ve Terim şansı bence gelişiminin devam edebileceğini gösteriyor ve bu şekilde devam etmesi halinde eğer Avrupa’ya gitme kararı almazsa bence önümüzdeki 12-13 sene defansın göbeğinde ki 2 oyuncudan birisi belli ve kendisini sezonun en büyüjk kazanımı olarak görüyorum.


Futbolda güzel olan(sahada ki kısmından bahsediyorum) bence 2 tane şey var: taktik dehalar ve duygu. Sadece iyi oynayıp kazanmak benim gibi taraftarlar için yeterli değil. Eğer sahada sizlerden birisininin gelişimine tanıklık ederseniz, sizin gözünüzün önünde ham yaş olarak hem de oyuncu olarak sahada büyüyen bir altyapı oyuncusunu görürseniz ve takımınızda gerçekten bir his takımı olmaya başladıysa daha fazla ne isteyebilirsiniz ki.. Bunları suyun karşı tarafındakiler analayamaz bu yüzden yıllardır 2000 ruhu, şu, bu diye akıllarınca tiiye aldılar, ama bilmedikleri şey bizim bir his takımı, bir felsefe takımı olduğumuzdu. Biz sadece bir öykünme ve tepki olarak kurulmadık. Ali Sami Bey ve arkadaşları bu takımı kurarken amaçları birilerine öykünmek, bakın bizde de var demek değildi. Onların bir hayali, bir projesi vardı ve bu projede bence başarılı oldu. Evet Galatasaray bir his ve felsefe takımıydı. Hiçbir zaman bir başkanın yahut 3-5 yöneticinin takımı olmadı ve bu takımın taraftarı hiçbir zaman bir başkanın tebası olmadı ve olmayacaktı da. O yüzden Ali Sami Bey ve arkadaşları rahat uyumakta çünkü düşleriönce gerçek oldu, sonra büyüdü ve kocaman bir çınar oldu.

Ve yine bu sezona dönecek olursak sanırım ben başta bir özür olmak üzere, herkes Grande’ye yarattığı takım ve projeden dolayı bir teşekkür borçluyuz. Artık sahada formasının hakkını veren ve kaybetse bile mutlu olmamızı ve gelecek adına ümitli olmamızı sağlayan bir takım var. Evet Pazar akşamı gücün karanlık tarafı bir cephede galip geldi ama Felipe Melo’nun da twitter da dediği gibi sadece bir cephe kaybettik ve savaş yeni başlıyor. Baltalarınız çıkartın arkadaşlar ve suyun diğer tarafını ağzınıza dahi almayın çünkü çok küçükler, çok basitler. Gazamız mübarek olsun..

No comments: