September 03, 2012

1000...



Yaklaşık 1 aydır 2 kişi 7 bilgisayar ile hdmi/vga üzerinden görüntüyü lcd ekrandan tv’ye alma girişimlerimiz 6 aydır bozuk olup sadece diagnostic amaçlı açılmış bir bilgisayar üzerinden meyve verdi. Fakat bilgisayar’ın 2 yıldır herhangi bir update görmemesi, işletim sisteminin vista olması bize bayağı bir başağrısı yaşattı ve ilk yarıyı maalesef piç ettik derken 2. yarının başlaması ile birlikte  sorunsuz şekilde maçı izleyebildik. Dolayısı ile bu yazı 2. yarı üzerinden yazılmıştır. Ayrıca evdeki 2 bilgisayarın da farklı yerlerinden bozuk olmasından dolayı maç yazılarını ancak ertesi gün ofiste yazabiliyorum.
İlk yarıdan kısaca bahsetmek gerekirse(izleyebildiğim kısa zaman diliminde) Grande derbideki kadroyla sahaya çıkmıştı. Sezon başı olması ve saçma sapan bir kamp dönemi neticesinde takım hazır değil ve Umut dışında yeni transferler takıma uyum sağlayamamış durumda olması yetmezmiş gibi bir de geçen yıl ki yakaladığımız taktiksel ve organizasyonel uyum kaybolmuş durumda. Son 4 maçtır bir şekilde Umut’un attığı yahut maç maç bireysel performanslar üzerinden yolumuza devam ediyoruz. Herşeye rağmen şu söz an itibari ile bizim rehberimiz olabilir: “Sezon başında şampiyonluğu kazanamazsınız fakat şampiyonluğu kaybedebilirsiniz”. Bu bağlamda 7 puan güzel.
Maalesef transfer döneminde gövde gösterisi yapmış olsakta sezona buna paralel başlayamadık fakat enseyi karartacak, ağlayıp, isyan edecek bir durum yok. Orada Grande var ve bir şekilde sorunlar giderilecek. Geçen hafta aldığımız Ufaluji haberi hepimizi çok üzdü. Sahada ki duruşu, Semih’in arkasını toparlaması ve savunmaya liderlik etmesi Ufaluji’yi sadece bir stoper olmaklıktan ayıran özellikler ve zaten sıkıntı da burada. Zira Ufaluji oyuncu olarak bulunmaz Hint kumaşı olmasa da mental anlamda takım için çok önemli bir oyuncu. Hem bize hem Big Chief’e geçmiş olsun diyor en kısa zamanda aramıza katılmasını temenni ediyoruz.
İlk yarı demişken aklımızda kalanlara dönecek olursak geçen hafta da yazdığım gibi organizasyonel sıkıntılar devam ediyor. Tempo iyi değildi. Ve beklenmedik Bursa baskısı ile bizim oyuncuların 2-3 maçtır süregelen nasıl olsa yeneriz gevşekliği birleşince doğru düzgün bir Galatasaray izleyemedik.   Kayda değer tek şey bu sezon sıklıkla izleyeceğimiz alakasız(rakiplerin nerden çıktı bu amk şeklinde isyan edeceği), klasik bir -top takibi, 8 ciğer ve konsantrasyonla birleşen- Umut gölü geldi.   Bursa’nın gölünü zaten göremedim o arada bizim dgiturk web tv donmuştu.
2. yarıya geçecek olursak ben kendi adıma Bursa’nın dağılacağını düşünüyordum(120 dklik Twente maçı). Ancak bizim 2. Golü atamamamız ve Bursa’nın da bir şekilde gol bulmuş olması rakibe gerekli moral ve direnci sağladı tıpkı geçen hafta ki Beşiktaş maçı gibi. Oyunun sıkıştığını ve Umut-Elmander forvet ikilisinin -özellikle iç saha maçlarında yeterli bitiricilik ve ceza sahası tekniğine sahip değiller- gol üretememesi(tabi ki golü takım üretir bunun farkındayım fakat öndeki oyuncuların da takıma bu pozisyonları hazırlaması gerekiyor) Burak ve Amrabat değişikliklerini getirdi. Grande BJK maçında takımı ne kadar kötü yönettiyse bu maçta aksine o kadar iyi yönetti. Burak Yılmaz’ın oyuna girmesi ister istemez onun en büyük özelliği olan defans arkasına koşu yapma özelliğinden dolayı Bursa savunmasını geri ittiği gibi bizim savunmamızın da öne çıkmasını ve takımın boyunun kısalmasını sağladı. Normal şartlar altında bu durum oluşmuşken çok daha kolay sonuca gidilmesi ve rakibe mağlubiyetin kabullendirilmesi gerekse de orta sahada ki uyumsuzluk buna engel oldu.
Hamit Altıntop’un takıma alışması ve fizik gücünü toparlaması için daha zaman var. Ve bu süreç tamamlanıncaya kadar orta saha sıkıntılarının sona ermesi zor gözüküyor. Ayrıca şunu’da belirtmeliyim. Ben Hamit’in takıma sınıf atlatacak yıldız bir oyuncu olduğu fikrine katılmıyorum. Hamit hem oyun yapısı hem de mental gücü nedeniyle çok çok önemli bir rol oyuncusudur ama daha fazlası değil. Amenna. 1-2 maçı belki onun uzaktan güdümlü füzeleriyle koparacağız belki ancak bu benim fikrimi ve Hamit’in kariyerini değiştirmeyecek. Hamit her daim tüm kariyeri boyunca çok önemli bir rol oyuncusuydu(ilginçtir milli takımı kariyeri böyle değil) ve daha fazlasını beklemek hem Hamit’e gereksiz baskı olacak hem de bizleri hayal kırıklığına uğratacak.
Burak ve amrabat oyuna girmesiyle hem takımın boyu kısaldı hem de az da olsa takıma canlılık geldi. Ancak herhangi bir organizasyonel atak izleyemedik. Birçok topun Selçuk veya Emre’ye gönderilmesi zaman zaman Amrabat’ı isyan ettirdi. Zamanla takım Amrabat’a ve onun koşu yollarına alıştığı zaman bunlar da olacak. Amrabat dün sonuca direkt katkı yaptı fakat benim en nefret ettiğim şey olan: “takıma yeni giren/girmeye çalışan oyuncuların kendini kanıtlamak için olur olmaz çalımlar girmeleri ve fazla top ezmesi” Amrabat ve Hamit tarafından defalarca tekrarlandı dün akşam. Beyler siz Galatasaray futbolcususunuz ve “bu” takıma transfer olduysanız kendinizi kanıtlamanıza gerek yok. Zaten kendinizi kanıtlamışsınız ki birinize 8 milyon küsür bonservis diğerine de tavan ücret ödüyoruz. Sakin olup en iyi yaptığınız şeyleri yapmanız yeterli. Çok zorlamaya gerek yok!
Genel olarak 3 puan güzel fakat uyumsuzluk ve özellikle de panik havası kötü. Ayrıca geçen yıldan miras kalması gereken savunma uyumu ve zor gol yeme durumu kaybolmuş. Defansta ve duran top özelinde olmayacak hatalar yapıyoruz. Neyse ki imparator da dün akşam aynı şeyleri söylemiş ve mutlaka bir çözüm bulacaktır. Ayrıca bu gece 1’e kadar muhtemeln bir stoper alacağız. Şuan da bu takıma bir stoper herhangi bir çilekten daha elzem. Ama alacağımız stoper tabi ki bu sorunlara hemen derman olmayacak. Çünkü yapılan hatalar ve uyumsuzluk sadece Dany-Semih üzerinden açıklanamaz. Takım savunması kötü ve bunun çözümü önce Selçuk-Melo-Hamit üçlüsünün uyumuna bağlı. Ama bu da yakın zamanda olacak.
Şöyle bitirelim: oyuncu kalitemiz süper ligin tavan noktası ve rakipsiz. Oynadığımız oyunun kalitesi ise hiçbirşeyin üzerinde değil ve zamana ihtiyacımız var. Gerekli olan bu zamana ise milli maç arasında sahip olacağız. Manchester deplasmanına kadar tüm hazırlığımız yapmış ve o deplasmandan iyi bir skorla(beraberlik) döneceğimizi düşünüyorum herşeye rağmen zira şuan eksikliğini çektiğimiz konsantrasyon ve disiplin problemleri orada kesinlikle yaşanmayacaktır...      

August 28, 2012

Beşiktaş-Galatasaray

                                                                           
Maçtan sonra ortalıkta patlak veren adalet ve temiz lig savunucusu Fener’liler ve çapulcu diye adlandırdığım çarşıcı BJK’liler her ne kadar tadımızı kaçırsa da oynanan(oynanamayan) oyunla alakalı üç beş kelam etmekten kendimi alıkoymayacağım.

Oyuna başladığımız 11 bence çok doğru bir tercihti. Herkesin aklında Amrabat sol kanatta ilk tercih olarak gözükse de son maçlarda ki Emre Çolak performansı onu bu maçta da kulübeye çekti. Fakat Emre Çolak’tan en azından kısa vadede istikrar beklemek çok sağlıklı değil. Açıkcası ben hala ve inatla Emre Çolak’tan çok fazla birşey beklenmemesi gerektiği kanaatindeyim. Maalesef taraftarın altyapı fetişizmi, takımda ki tecrübeli oyuncuların sevgi dolu yaklaşımı ve Grande’nin fazla değer yüklemesiyle oluşan atmosferden dolayı Emre hafiften “ben oldum ve takımın yıldızlarından biriyim” havasına girmiş. Eminim Grande gerekeni yapıyordur.

Melo ise herkesin malumu İtalya’da idman yapmak yerine Amerika’da 8 ay tatil yapınca kendini toparlayıp takıma adapte olması kolay olmadı ve olmayacakta önümüzdeki birkaç hafta içinde. Neyse ki gelecek haftadan sonra milli maç arası var da biraz toparlar zira şampiyonlar liginde ona ve geçen yıl ki performansına ciddi ciddi ihtiyacımız olacak. Savunma da yaşadığımız sıkıntıların sezon başı itibari ile en büyük nedeni Melo’suzluk ve bu sorunun Melo dışında kısa vadede, takım tam olarak ön liberosuz bir sisteme geçinceye kadar bir çözümü bence söz konusu değil şuan sahip olduğumuz oyun düzeninde. Kasımpaşa, Fenerbahçe, Beşiktaş vs gibi bir anlamda yeni kurulan takımlara karşı 3 yersin 4ü atarsın ama kupa 1’de bu yenenleri çıkarmak kolay olmuyor maalesef.

Maça dönecek olursak ilk yarının bazı bölümlerinde -özellikle Elmander’in voleyi vuramadığı pozisyon- Galatasaray’dan müthiş atak ve organizasyonlar izledik. Bir ara maçı birlikte izlediğim Beşiktaş’lı arkadaşların bile başı döndü. Eğer ilk yarının bazı bölümlerinde gösterdiğimiz bu ışıltıları maçın geneline yayıp yenilseydik çok daha mutlu olurdum ama şöyle de bir durum var bunları zaten 70 dkye yayabilirsek herhangi bir maçta karşımızda ne Barça ne de Madrid durabilir dolayısı ile bu bölümlerde ki etkinliğimizin tek nedeni bizim çok iyi oynamış olmamızdan ziyade Beşiktaş’ın bize o alanları vermiş olması ve bu organizasyonlara cevap verebilecek gücü olmamasıydı.

İlk yarıda yakalamış olduğumuz birçok fırsat var ve bunları değerlendiremedik. Değerlendirseydik başka olurdulara vs hiç girmemek gerek keza aynı şeyleri BJK için de söyleyebiliriz. Bu takım bu sene öyle ya da böyle ve de rahatça şampiyon olacaktır. Bu konuda bir sıkıntı olmamakla birlikte geçen yıl ki takımın en önemli iki özelliği olan sağlam savunma ve gol yesek dahi bocalayıp takım disiplininden kopmamama meziyetleri çok açık şekilde Beşiktaş maçı olmak üzere son üç resmi karşılaşma da tekrar hortladı. Özellikle takımın sistemden uzaklaşıp aceleci ve reaksiyonel oyunu benim canımı sıkan konu. Bu takım ne olursa olsun bu özelliğini mutlaka korumalı. Aksi halde bir yıllık emek ve bu seneki yatırımlar maalesef boşa gider. Evet şampiyon oluruz ama bizim meselemiz hiçbir zaman şampiyon olmak olmadı.

İlk yarıda kaçırdığımız pozisyonlar ve kendi kalemize attığımız gol Beşiktaş’a cesaret vermiş olmalıydı. Oysa onlar açısından pek değişen birşey olmamakla birlikte Terim’in hatalı değişiklik tercihleri orta saha hakimiyetini bizden alıp Beşiktaş’a verdi ve ne olduysa ondan sonra oldu. Takımın en değerli noktası olan orta alan domiasyonunu kaybedince ne atak yaparken organize olabildik ne de savunma da tutucu olabildik. Tüm ümitler Selçuk İnan’ın olmadık bir pasına ve Umut’un kafası kopuk tavuk misali delice presinden çıkabilecek bir gole bağlandı ama bu sefer papaz pilav yemedi ve yine kendi hatamızla üçüncü bir gol yedik. Ben şahsen ne olursa olsun 4 gol yesekte çıkarabileceğimiz kanaatindeydim fakat öyle olmadı. Bunun nedeni de yukarıda bahsettiğim takımın soğuk kanlılığını yitirmesi ve kısmen de yanlış oyuncu değişiklikleriydi.

Bunlar dışında maçla ilgili bizim adımıza söylenecek çok fazla birşey yok. Hakem konusuna da gülüp geçiyorum. O pozisyon penaltı değil fakat ilk yarıda verilmeyenler ve hakemin şov yapmak adına kestiği onlarca pozisyonu hesaba katarsak hakem Beşiktaş’a çok daha fazla katkı sağlamıştır. Neyse ki biz büyük takımın büyük taraftarı olarak hakem konuşmuyoruz ve konuşmayacağız. Alex’in quiz programında hakemlerle ilgili söylediği “en sevmediğim hakem tipi maçlarda kendini öne çıkarmaya çalışan hakem tipi” cevabına %100 katılıyorum ve tüm hakemlerinde bu cümleyi sadece 5 dk düşünmesini umut ediyorum.

August 23, 2012

Sezon başlarken: Galatasaray-Kasımpaşa


Uzun bir aranın ardından yeniden futbola özellikle de Galatasaray'a kavuşmak çok güzel. Uzun ve zorlu transfer sürecinin ardından ligler başladı sonunda. Bu transfer süreci artık taraftarlar için fotbolcuyu transfer edecek yöneticiden daha zor daha alengirli bir iş. FM ve PES çocukları olduğumuz için ki eminim birçokları bu oyunlarda dahi en çok transfer döneminde keyif alıyor(benim için de öyle). Dolayısı ile günümüz taraftarı için transfer olmazsa olmaz bir durum. Transfer olsun bizim olsun hesabı. Neyse ki 1 hafta sonunda bu stresten hem medya hem taraftar özellikle de twitter'cılar kurtulmuş olacak ve elde ne varsa onunla nasıl daha iyi olunabilirin fikir jimnastiğine kalacak meydan.

Transferler konusunda birkaç kelam edecek olursam bana göre müthiş bir transfer dönemi geçirdik ve beş oyuncu almış olmamıza rağmen(bence fazla) beşi de bence nokta atışı transferlerdi. Şampiyonluk ertesi yazdığım yazıyla Suarez harici %100 örtüşüyor. Benim Suarez önerimle oyun tarzı ve yapısal anlamda kesinlikle farklı da olsalar Umut bu işi çözebilecek kalitede bir oyuncu ve bunun son 2 maçta ki performansı ile alakası yok. Ben kişisel olarak Umut'tan gol atmasını vs beklemiyorum. Umut geçen yıl Elmander ne yapıyorsa onun1 fazlasını yapacak ve savunmayı hücümda başlatacak. Ayrıca o'na dair en önemli anektod olmayacak golleri atacak olmasıdır. Doğrudur belki 10 pozisyona girip 8-9 pozisyonu harcayacaktır fakat burada bence bakılması gerekn nokta o 10 pozisyonun beşine kalbur üstü forvetler dahi girmez. Çünkü adamın konsantrasyonu yüksek, enerjisi, dayanıklılığı hat safhada ve ölümüne topun peşinden 90 dk durmaksızın koşabilecek bir ciğeri var. Aslında bu yazıyı sadece Umut hakkında yazmak isterdim ama onu da başka zamana bırakalım.

Neyse genel olarak transferler başarılı, çilek ne olur bilmiyorum ama olsada olur olmasada..

Kasımpaşa maçını doğru düzgün izleyemedim zira 2 haftadır çözemediğim kablo-notebook-tv arasında ki dengesiz döngü sonuç vermedi. En büyük bilgisayar firmalarının birinde 1,5 yıl teknik destek elemanı olarak çalışmış ve şuan da da farklı bir pozisyonda ama aynı firmada çalışan ben, Boğaziçi Bilgisayar mühendisi yine bu firmadan çalışan bir arkadaş notebook'u tv'ye bağlamayı bir türlü çözemedik:))))

Dolayısı ile maçı 14 inchlik laptop ekranında dandik bir linkten bir şekilde izleyebildim. Takım hakkında şu saatte öngürülerde bulunmak vs normal şartlar altında zor olurdu. Ancak takım aynı sistem ve aynı çekirdek kadroya sahip olduğu için üzerine konuşulabilir durumda. Geçen yıla nazaran defansif anlamda sadece bu maç özelinde biraz zayıflamış gibi gözüksekte takımın birbirine uyumu ve yeni transferlerin alışma sürecini atlattıktan sonra bu defansif zaafiyetleri pek görmeyeceğiz diye düşünüyorum. Ayrıca Kasımpaşa'dan yediğimiz kafa golünü eğer Melo 2 dk önce girmiş olsaydı bence yemezdik. Olayın diğer boyutu ise bu eksiğimizi sezonun ilk maçında görmüş olmamız güzel.

Açıkcası beni en çok şaşırtan Emre Çolak şuan. Kendisinden hiç beklemediğim bir gelişim gösteriyor. Tekniğine ve yeteneğine zaten söylenebilecek pek negatif birşey yok. Fakat en üst düzey için potansiyel ve zeka eksik. Biraz enseyi karartmış durumdayım ama yine de son maçlardaki performansı geleceğe dair umut veriyor. Ayrıca Melo'suz oynadığımız maçlarda ki performans geleceğe dair Galatasaray'ın defansif orta sahasız bir yapıya evrildiğini gösterdi net olarak. Zaten geçen yıl ki Melo'nun bildiğimiz bir ön liberodan ziyade b2b kıvamında bir oyun oynadı ve netice olarakta 12 gol gibi ulaşılması güç(defansif orta saha bazında) bir gol sayısına ulaşarak kariyer rekoru kırdı. Emre'nin son performansına da bakacak olursak aslında geçen yıl Melo'nun yaptığından daha fazla katkı verdi takıma oyun olarak ancak Felipe Melo'nun takıma en büyük katkısı orta sahanın ve genel olarak takımın boyunu uzatması ve hava toplarında başarı seviyesini yukarılara çekiyor olması.

Bunların dışında genel olarak geçen yıl kaldığımız yerden devam ediyoruz ve pozisyon olarak bir vites artırmış durumda olsak dahi 3. bölgede ki zayıflık devam etmekte ancak bu sorun da sitemin evrilmesi ve Burak yılmaz form tutması ile ortadan kalkacak gibi gözüküyor. Yukarıda da dediğim gibi en güzel gelişme ön liberosuz bir sisteme evriliyor olmak. Zaten eğer Fatih terim istediği sistemi uygalayabilirse bir ön liberoya da o sistemde gerek yok. Zira defans hattı 40 metrelere çekilmiş olacak ve oyun hakimiyeti genel olarak Galatasaray'da olacağı için bir süpürücü yahut kesiciye ihtiyaç duyulmayacak ki bu anlamda Dany transferi tamamıyla bilinçli olarak yapılmış bir hamle ve bunun ben sırf ismiyle Semih'i kesmemsi için büyük bir oyuncu almak yerine Dany gibi rotasyonda rahatlıkla kullanılabilecek bir adam olmasından dolayı transfer edildi düşüncesine kesinlikle karşıyım. Dany'nin en önemli artısı herkes tarafından bilindiği gibi atlet olması hem kısa hem de uzun mesafe de çok çok hızlı koşabilmesi. Ayrıca oyuncunun tekniği güzel, bilekleri yumuşak ama oyun zekası konusunda şuan için çok net şeyler söyleyemiyorum. Tek eksiği kendine fazla güvenmesinden dolayı yapacağı hatalar ki burada Grande’ye güveniyorum. Benim fikrim Dany kısa bir süre içerisinde stoper bölgesini ilk yazılacak adam olacak.

Son olarak Hamit’e değinmek istiyorum. Şimdiden hafiften eleştirilmeye vs başlandı ama bu noktada Hamit’in ne oynadığından ziyade ne oynayacağına bakılmalı. Ben istatistik(asist, gol vs) anlamında çok bir katkısı olmayacağını düşünüyorum. Ama Hamit’in tıpkı Melo gibi oyundan ziyade karakter olarak sahaya ve oyuna katkıları olacaktır.

Şimdilik benden bu kadar, takım iyi bir yolda üzerine koyarak devam ediyor. Taraftar olaraközellikle Avrupa kupalarında çok çok şeyler beklememek gerek çünkü kupa 1 de en önemli şey tecrübe ve o tecrübeye bireysel bazı oyuncular bazında sahip olsakta takım olarak bunun eksikliğini çekeceğiz. Ama herşeye rağmen özellikle kendi adıma muthiş bir eylül-aralık dönemi geçireceğim. Şu ana kadar yıllık iznimden bir gün dahi kullanmadım sırf deplasman maçlarına gidebilmek adına. İnşallah orta Avrupa etrafında 1-2 takım çıkar da bizim için işler kolaylaşır çünkü maçlara gideceğimiz arkadaşta uçak fobisi var bu demektir ki minimum 7-8 saatlık yolculuklar bizi bekliyor.

Neyse herkes sağlıcakla kalsın, güzel günler yakın!

May 21, 2012

Şimdi Ne Olacak/Ne Olmalı?



 
Evet. Lanet bir sezon, bir yıl geride kalırken Galatasaray hakettiğini karanlıkta ve ıslak, dereye dönmüş bir zeminde alıyor olsa da kendine ait olanı geri almanın hem de verenlerin kendi ellerine o kupayı verdikleri için lanet okurken, yüzleri mahkeme duvarına dönmüşken almanın haklı gururunu yaşıyordu kupa emekliliğini açıklayan Kaptan Ayhan’ın ellerinde yükselirken. Öyle bir yılı geride bıraktık ki sanki güneş hiç doğmayacaktı. Hep şafaktan önceki zifiri karanlık hüküm sürecek, doğruluk ve adalet hep gölgede kalacak gibiydi.

Bu toprakların özelliğidir iyileri ve başarılı olanları yutmak, onları öldürmek hatta ölülerini bile doğduğu topraklardan afaroz etmek. Ama bu toprakların başka bir özelliği de zamanı gelince üzerinden epey bir zaman geçmiş olsa da doğruya ve iyiye hakkını teslim etmek. Bakalım bu senenin “günahkar takımı Fenerbahçe’nin” hukuksuzlukları, çıkarları için -benim dahi saygı duyduğum için nefret ettiğim- hem kendi hem de milyonlarca insan için din kadar bayrak kadar kutsal olan Fenerbahçe’nin ruhunu satan yetkililerinin yedikleri bokun hesabı ne zaman sorulacak.
Memlekette öyle bir yapı oluşmuş ki üzerine aslında rahatlıkla bir doktora tezi yazılabilir fakat yazar M. ŞÜKRÜ HANİOĞLU "Gerçek mesele bir asrı aşan süredir her alanda "otoriter," "tecemmüî" ve "hegemonik" yapılar yaratarak, onlar etrafında oluşturduğumuz kültlere âdeta tapınırken, özeleştiriyi "ihanet" olarak kavramsallaştırmamızdır."diyerek o kadar güzel, kısa ve kapsamlı bir değerlendirme yapmış ki bana söyleyecek birşey kalmamış zira benim 100 sayfa yazsam belkide anlatamayacağım olguyu bir cümlede anlatmış. Neyse pislik ve kötülük hakkında bu kadar karalamak kafi.
Evet. Karanlıklar içinde zorla da olsa kupa kaptan Ayhan’ın ellerinde havaya kalkıyordu Kadıköy’ün karanlık ve ıslak çimlerinde. Kimse hesaplamamıştı bunun olabileceğini. Herkes kendinden o kadar emindi ki biz Galatasaray’lılar dışında kimse inanmıyordu bizim orada kupayı alabileceğimize ki o yüzden de kupayı Kadıköy’e getirmişlerdi. Ama evdeki hesap çarşıya uymayacaktı. Hesabın tutmadığının da en büyük kanıtı tüpçünün karadenizde gemileri batmış kaptan edasında ki suratıydı, ortalığın zifiri karanlıkta kamera ışıklarıyla aydınlanmasıydı, saha zemininin pirinç tarlasına dönmesiydi. Kupayı vermemek için binbir dalaverenin, oyunun oynanması, kupanın koridorda, eşiklikte verilmeye çalışılmasıydı. Ama hiçbirşey planladıkları gibi olmayacaktı, oyunları bozulacak, her işleri gibi bu da ellerine yüzlerine bulaşacaktı. Ve Grande gerekirse sabaha kadar bekler o kupayı o sahadan alırız diyecekti ki aldı da ve tam da bundan dolayı İmparator sıfatına layık olmuştur.

Evet. Nazmi Abi’nin deyimiyle langırt ligini lider ve şampiyon olarak tamamladık ama mesele Galatasaray için hiçbir zaman langırt liginin şampiyonu olmak olmamıştır/olmamalıdır. Ali Sami Bey’in bıraktığı mirasa, onun bu gençlik haraketini başlatırken söylediği gibi “yabancı takımları yenmek” vizyonuyla, sahip çıkmalıyız ve hedef zaten belli: Avrupa.. Ne olmalı sorusunu biraz daha açacak olursak tıpkı Ahmet Kaya’nın “Ağladıkça” adlı eserinde söylediği gibi Galatasaray her zaman sevenlerini gerek hüzünden, gerek sevinçten, gerekse de gururdan ağlatan ve ağlarken/ağlatırken yeşeren, büyüyen takım olmalı/olmaya devam etmeli. Zira son 3-5 yıldır bu olguya baya uzak kalmış durumdayız ki beni korkutan bir diğer gerçek yeni jenerasyon çocukların(ergenlerin) iyi gün taraftarı olmaya ve Fenerbahçe üzerinden kendilerini ifade etmeye başlaması. Biz utanmak için de gurur duymak için de kendimizi suyun diğer yakası üzerinden ifade etmemeliyiz ki artık karşı taraf nefret edilmeyi dahi haketmeyecek kadar küçüldü..

Ben taktik/strateji manyağı olan ve anlayan birilerini bulduğum zaman da saatlerce bu konuda muhabbet etmekten müthiş bir keyif alan bir adam da olsam bunu yazıya dökmek konusunda her zaman çekingen davranırım zira bence bu biraz ukalalıktır ve ustalara saygısızlıktır o yüzden bu toplara hiç girmiyorum. Ama genel bir değerlendirme yapacak olursak düşeş gelen transferler ve Grande’nin  klavuzluğunda bu sezon adına iyi bir iş çıkardık. Fakat takıma genel olarak baktığımız zaman Avrupa mücadelesi için maalesef yetersiziz.

Evet. Bu ligi bazı oyuncuların(Selçuk, Melo, Ufaluji, Muslera, Elmander) yüksek ve saygı duyulacak karakterleri neticesinde kısır bir takım oyunu oynayarak domine ettik. Ancak güzel oyun ve Avrupa dominasyonu için yetersiz olduğumuz bir gerçek. Bu nasıl giderilir? İki yol var herkesin bildiği üzere: ya transfer ya da altyapıdan gelecek çocuklar. Altyapıyı çok iyi takip ettiğim söylenemez ama hiç takip etmediğim de söylenemez. Benim edindiğim izlenim maalesef yakın zamanda bizleri heyecanlandırabilecek bir potansiyel şuan gözükmüyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor ki o da transfer yapmak. Genel olarak takımı inceleyecek olursak:

Kaleci-Muslera: Kendisinden yaklaşık 5-6 yıldır haberdar olan ve bir şekilde takip etmeye çalışmış biri olarak Galatasaray’a transfer olma ihtimalini hiç düşünmüyor, sadece klasik transfer dönemi gazete zırvası olduğunu düşünüyordum ki Galatasaray’ın Ribery’den sonra yapmış olduğu en büyük transfer operasyonudur(Ribery transfer olarak Muslera dan kat kat kolay bir transferdi). Adam hem çok iyi, hem çok daha iyi olacak hem de müthiş bir karaktere sahip. Eğer satmazsak -ki elimizde uzun süre tutmamız zor- yıllar boyunca bizlerin hem güvenebileceği hem de gurur duyabileceği adam bir kaleciye sahibiz.

Sağ bek- Ebue/Sabri: Ebue ilk geldiği zaman Grande tarafından çeşitli pozisyonlarda denendi ama ne zaman kendi mevkii olan sağ beke geçti bize uzun süre sonra bir sağ bek performansı izledik. Ama bence Ebue’nin vermesi gereken bundan daha fazlası zira 3-5 maç ağzımıza bir parmak bal çaldı ama bu performansları sezonun bazı maçlarında gördük tamamında değil dolayısıyla bu iyi performansları en az 20 maç ortaya koymalı önümüzdeki sezon. Sabri ise gerek sakatlık gerekse formsuzluktan dolayı çok katkı veremedi ama takımda ki biz olarak futbol yeteneklerinden bağımsız olarak Galatasaray2da kalmaya devam etmeli.

Sol bek- Hakan/X: Arda’nın son röportajında söylediği gibi Türkiye’de insanlar futbolla yatıp kalkıyor ama genel olarak birçoğu futboldan anlamıyor. Hakan Balta’da bu büyük çoğunluğun sürekli hışmına uğrayan, bir türlü kendini beğendiremeyen oyuncuların başında geliyor. Bana göre TC pasaportuna sahip en büyük, en zeki futbolu beyniyle oynayabilen ağır ama müthiş bir fiziğe sahip olan, tekniği ortalamanın üzerinde, gerek sol bek gerekse de savunma göbeğinde çok rahat oynayabilecek kalite de bir oyuncu. Ancak şuan itibari ile yedeği yok. Bu kadar övgüde bulunsam da Avrupa yeterliliği(hücum anlamında) de hala soru işareti. Bu bölgeye ya direk bir sol bek ya da hem sol iç defans hem de sol bek oynayabilen bir oyuncu transferi şart. Bu kimdir? Şuan için gerek tecrübesi ve yeteneği gerekse de bonservissiz olmasından dolayı Chivu bizim için biçilmiş kaftan. Umarım ilgilenen birileri vardır.

Sol stoper- X / Ufaluji: İlk başta herkesin burun kıvırdığı ve aptalca bulduğu bir transferdi. Ben de L Neill varken alınmasını ve Lucas’ın gönderilmesini yanlış bulmuştum. Ama gerek sahadaki performansı gerekse Semih’e yaptığı katkı tartışmasız çok iyiydi. Sezon genelinde zaman zaman değil genelde gördüğü gereksiz kartlar haricinde bize ciddi katkı sağladı. Ancak daha fazlasını verebileceğinden kuşkuluyum. Hem yaşlı hem de yavaş ve kendisini tamamlayacak olan oyuncumuzda Ufa’nın açıklarını kapatabilecek tecrübe ve hıza sahi değil. Bence kendisi önümüzdeki yıl rotasyon oyuncusu olarak takımda tutulmalı ve oraya bir transfer yapılmalı ki bu eğer Chivu olursa bir taşla 7-8 kuş vurmuş oluruz.

Sağ stoper- Semih/Gökhan: Semih’le alakalı çok fazla birşey söylemeye gerek yok. Potansiyeli var ve her geçen gün hata yapıyor olsa da gelişmeye devam ediyor ve gelişecek. Kişilik olarakta bir gazetecinin “Avrupa’da oynamayı düşünüyormusun?” sorusuna “Evet, seneye Avrupa’dayız” diyerek yanıt vermesi herşeyi özetliyor. Böyle devam et çocuk, arkandayız. Yedeği ise bence Türkiye liginin en teknik ve düzgün stoperlerinden olan Gökhan yeterli olacaktır. Hem profesyonel hem de yedekliği çok dert etmeyen oynadığı zamanda bence yeterli performansı gösteren ve elinden geleni yapmasıyla Gökhan Zan Semih’i yedekleyecek kalibre ve yeterlilikte.

Sağ açık- X/Engin/Aydın: Bu bölge direkt 11 oynayacak ve alınması olmazsa olmaz pozisyonların başında geliyor. Engin elinden geleni yapıyor, ciddi mücadele ediyor ama yetersiz. Langıt liginde bize katkı sağladı ama sağ açık oynayarak değil. Koşarak katkı sağladı ve bir üst seviye için yeterli değil. Aydın ise bu sezon biraz kıpırdadı ve yeteneklerinin %1ini göstermesine rağmen ciddi katkı sağladı ama daha fazlasını beklememek lazım sira 2005den beri bekliyoruz ama olmuyor maalesef. Dolayısı ile buraya ciddi bir transfer yapılmalı. Eğer bu seneki gibi asimetrik 4-4-2 oynamaya devam edeceksek bu bölgeye cuk oturacak adam Hamit olacaktır. Basında ismi çok ciddi bir şekilde gündeme geliyor ama Galatasaray bu konuda ne kadar ciddi bunu zaman gösterecek. Eğer farklı bir taktikle oynayacaksak diğer sağ kanat adayım Gökhan Töre’dir. Ama bu iki oyuncu olur ya da olmaz buraya çok ciddi bir transfer bütçesi ayrılmalı çünkü ciddi ekeikli söz konusu.

Sol açık- X/Emre/Aydın/Engin: Yine bu mevki de Riera’nın hayal kırıklığı olmasından dolayı ciddi anlamda oyuncu sıkıntısı çektiğimiz bölgelerin başında geliyor. Emre’nin asıl mevkisi 10 numara fakat Grande onu sol-iç orta saha oynatarak alınacak en büyük katkıyı aldı ve Emre’den bundan fazlası beklenmemeli. Yeteneği gelişmeye daha iyi bir oyuncu olmaya açık ama yeteri kadar zeki değil. Ben daha fazlasını beklemiyorum. İyi bir rotasyon oyuncusu ve o şekilde kalmalı. Benim bu bölge için en büyük adayım Amrabat. Mükemmel bir fiziğe, oyun görüşüne ve tekniğe sahip. Bence Galatsaray’a gelirse çok büyük işler yapar ve elimizde tutmamız da pek kolay olmaz. Amrabat sol açık, sağ açık, forvet arkası hatta forvet olarak hücümün her bölgesinde rahatlıkla oynar ve ciddi de katkı yapar. Ama bu transferden pek ümitli değilim zira Kayserispor Fenerbahçe’nin pivot takımı görevini yapıyor ve amrabat’ı bize satma ihtimalleri çok düşük maalesef.

Sağ iç orta saha- Selçuk/Engin/Emre: Selçuk hakkında benim değerlendirme yapmam bu büyük futbol sanatçısına, dahisine saygısızlık olacaktır. Teşekkürler Selçuk. Bu pozisyona yedekleme açısından Emre ve Engin’in yeterli olacağına inanıyorum o yüzden herhangi bir transfere gerek yok şu anki formasyonda.

Sol iç orta saha- Melo?/Engin/Ceyhun: Burası da muamma pozisyonlardan birisi. Zira Melo’nun akıbeti ne olacaktır bilemiyorum. Genel olarak Melo bize çok ciddi katkı yaptı ve takımı ciddi anlamda benimsemiş durumda. Selçuk’la uyumu da herkesin malumu. Gerekirse 10 m euro verip bonservisi alınmalı. Çünkü aynı paraya belki daha genç ve daha iyi bir yabancı buluruz ama takıma ve Selçuk’a yeni gelen oyuncunun uyumu bize daha maaliyetli olabilir. Bunun dışında biz Melo’dan beklediğimizden fazlasını aldık ve o da burada kalmak için çok mücadele etti ve elinden geleni yaptı. Biz Galatsaray olarak bunun karşılığını vermeli ve Melo’yu almalıyız. Melo’yu yedkelemek içinse Ceyhun ve Engin yeterli olacaktır bana göre her ne kadar Melo bu iki oyuncunun karışımının bir gömlek daha kalitelisi olsa da.

Sağ forvet- Elmander/Stancu/X: Elmander’de hakkında yazı yazma hakkını kendimde bulmadığım karakterlerden. Sadece teşekkürler demek kafi. Ancak Elmander’in yedeği yok şuan takımda. Necati bu adam değil. Necati genelde kendine oynayan ve Elmander kadar mücadele etmeyen bir yapıda. Dolayısı ile buraya benzer bir adam alınmalı. Bana kalırsa bu adam Stancu. Fiziği, tekniği ve karakteri buna müsait ama şartlar maalesef farklı ve stancu’nun takımda kalabileceğini sanmıyorum. Bu bölgeye de alınabilecek en uygun oyuncu Umut bence. Ama bekleyip göreceğiz.

Sol forvet-X/Necati: Baroş bu takımda en sevdiğim adamlardan birisi. Hayatım boyunca da kendisini sevip saygı duyacağım. Zira son maçta Ali Sami Yen’in kapısını söküp evine hatıra olarak götüren bir adamdan bahsediyoruz. Ama bu topraklarda artık hakettiği saygı ve sevgiyi göremeyecek. İnşallah birileri kıçına teneke bağlamadan buralardan gitmeli ve güzel bir insan olarak hatırlanmaya devam etmeli. Bu bölgede de Baroş olamayacağı için üst düzey bir oyuncuya ihtiyacımız var. Kim olur bilemiyorum ama biraz daha ufak tefek, patlayıcılığı, bitiriciliği ve çalım yeteneği olan bir adam olmalı ki bu basında yazdığı gibi kesinlikle Berbatov değil. Olsa olsa Anderlecht’li Suarez olur ki onu da bize bırakırlar mı emin değilim ama olursa da tadından yenmez bence.
Genel olarak baktığımız zaman ciddi bir transfer bütçesi ayrılmalı ki kupa 1’de üst turlar için mücadele edebilelim. Benim beklentim aşağıda ki gibi ama ne kadarı gerçek olur bilemiyorum:
                                                                             Muslera

                                            Ebue/Sabri    Semih/Gokhan    X/Ufo     X/Hakan

        
                               (Hamit)X/Aydın   Selçuk/Engin   Melo/Engin-Ceyhun
                                                                                                                             (Amrabat)X/Emre


                                                                Elmander/X
                                                                                                (Suarez)X/Necati                                                

Umarım başarılı bir operasyon yapılır ve seneye CL’de de başarılı oluruz ama gerçekçi olmak gerekirse başarı zaman ve sabır ister. Bu da bizim topraklarda olmayan bir erdem maalesef.