Maçtan sonra ortalıkta patlak veren adalet ve temiz lig
savunucusu Fener’liler ve çapulcu diye adlandırdığım çarşıcı BJK’liler her ne
kadar tadımızı kaçırsa da oynanan(oynanamayan) oyunla alakalı üç beş kelam
etmekten kendimi alıkoymayacağım.
Oyuna başladığımız 11 bence çok doğru bir tercihti.
Herkesin aklında Amrabat sol kanatta ilk tercih olarak gözükse de son maçlarda
ki Emre Çolak performansı onu bu maçta da kulübeye çekti. Fakat Emre Çolak’tan
en azından kısa vadede istikrar beklemek çok sağlıklı değil. Açıkcası ben hala
ve inatla Emre Çolak’tan çok fazla birşey beklenmemesi gerektiği kanaatindeyim.
Maalesef taraftarın altyapı fetişizmi, takımda ki tecrübeli oyuncuların sevgi
dolu yaklaşımı ve Grande’nin fazla değer yüklemesiyle oluşan atmosferden dolayı
Emre hafiften “ben oldum ve takımın yıldızlarından biriyim” havasına girmiş.
Eminim Grande gerekeni yapıyordur.
Melo ise herkesin malumu İtalya’da idman yapmak yerine
Amerika’da 8 ay tatil yapınca kendini toparlayıp takıma adapte olması kolay
olmadı ve olmayacakta önümüzdeki birkaç hafta içinde. Neyse ki gelecek haftadan
sonra milli maç arası var da biraz toparlar zira şampiyonlar liginde ona ve
geçen yıl ki performansına ciddi ciddi ihtiyacımız olacak. Savunma da
yaşadığımız sıkıntıların sezon başı itibari ile en büyük nedeni Melo’suzluk ve
bu sorunun Melo dışında kısa vadede, takım tam olarak ön liberosuz bir sisteme
geçinceye kadar bir çözümü bence söz konusu değil şuan sahip olduğumuz oyun
düzeninde. Kasımpaşa, Fenerbahçe, Beşiktaş vs gibi bir anlamda yeni kurulan
takımlara karşı 3 yersin 4ü atarsın ama kupa 1’de bu yenenleri çıkarmak kolay
olmuyor maalesef.
Maça dönecek olursak ilk yarının bazı bölümlerinde -özellikle
Elmander’in voleyi vuramadığı pozisyon- Galatasaray’dan müthiş atak ve organizasyonlar
izledik. Bir ara maçı birlikte izlediğim Beşiktaş’lı arkadaşların bile başı
döndü. Eğer ilk yarının bazı bölümlerinde gösterdiğimiz bu ışıltıları maçın
geneline yayıp yenilseydik çok daha mutlu olurdum ama şöyle de bir durum var
bunları zaten 70 dkye yayabilirsek herhangi bir maçta karşımızda ne Barça ne de
Madrid durabilir dolayısı ile bu bölümlerde ki etkinliğimizin tek nedeni bizim
çok iyi oynamış olmamızdan ziyade Beşiktaş’ın bize o alanları vermiş olması ve
bu organizasyonlara cevap verebilecek gücü olmamasıydı.
İlk yarıda yakalamış olduğumuz birçok fırsat var ve
bunları değerlendiremedik. Değerlendirseydik başka olurdulara vs hiç girmemek
gerek keza aynı şeyleri BJK için de söyleyebiliriz. Bu takım bu sene öyle ya da
böyle ve de rahatça şampiyon olacaktır. Bu konuda bir sıkıntı olmamakla
birlikte geçen yıl ki takımın en önemli iki özelliği olan sağlam savunma ve gol
yesek dahi bocalayıp takım disiplininden kopmamama meziyetleri çok açık şekilde
Beşiktaş maçı olmak üzere son üç resmi karşılaşma da tekrar hortladı. Özellikle
takımın sistemden uzaklaşıp aceleci ve reaksiyonel oyunu benim canımı sıkan
konu. Bu takım ne olursa olsun bu özelliğini mutlaka korumalı. Aksi halde bir
yıllık emek ve bu seneki yatırımlar maalesef boşa gider. Evet şampiyon oluruz
ama bizim meselemiz hiçbir zaman şampiyon olmak olmadı.
İlk yarıda kaçırdığımız pozisyonlar ve kendi kalemize
attığımız gol Beşiktaş’a cesaret vermiş olmalıydı. Oysa onlar açısından pek
değişen birşey olmamakla birlikte Terim’in hatalı değişiklik tercihleri orta
saha hakimiyetini bizden alıp Beşiktaş’a verdi ve ne olduysa ondan sonra oldu.
Takımın en değerli noktası olan orta alan domiasyonunu kaybedince ne atak
yaparken organize olabildik ne de savunma da tutucu olabildik. Tüm ümitler
Selçuk İnan’ın olmadık bir pasına ve Umut’un kafası kopuk tavuk misali delice
presinden çıkabilecek bir gole bağlandı ama bu sefer papaz pilav yemedi ve yine
kendi hatamızla üçüncü bir gol yedik. Ben şahsen ne olursa olsun 4 gol yesekte
çıkarabileceğimiz kanaatindeydim fakat öyle olmadı. Bunun nedeni de yukarıda
bahsettiğim takımın soğuk kanlılığını yitirmesi ve kısmen de yanlış oyuncu
değişiklikleriydi.
Bunlar dışında maçla ilgili bizim adımıza söylenecek çok
fazla birşey yok. Hakem konusuna da gülüp geçiyorum. O pozisyon penaltı değil
fakat ilk yarıda verilmeyenler ve hakemin şov yapmak adına kestiği onlarca
pozisyonu hesaba katarsak hakem Beşiktaş’a çok daha fazla katkı sağlamıştır.
Neyse ki biz büyük takımın büyük taraftarı olarak hakem konuşmuyoruz ve
konuşmayacağız. Alex’in quiz programında hakemlerle ilgili söylediği “en
sevmediğim hakem tipi maçlarda kendini öne çıkarmaya çalışan hakem tipi”
cevabına %100 katılıyorum ve tüm hakemlerinde bu cümleyi sadece 5 dk
düşünmesini umut ediyorum.
No comments:
Post a Comment