Yes, Marcos is gay. Marcos is gay in San Francisco, Black in South Africa, an Asian in Europe, a Chicano in San Ysidro, an anarchist in Spain, a Palestinian in Israel, a Mayan Indian in the streets of San Cristobal, a Jew in Germany, a Gypsy in Poland, a Mohawk in Quebec, a pacifist in Bosnia, a single woman on the Metro at 10pm, a peasant without land, a gang member in the slums, an unemployed worker, an unhappy student and, of course, a Zapatista in the mountains.
August 28, 2012
Beşiktaş-Galatasaray
Maçtan sonra ortalıkta patlak veren adalet ve temiz lig
savunucusu Fener’liler ve çapulcu diye adlandırdığım çarşıcı BJK’liler her ne
kadar tadımızı kaçırsa da oynanan(oynanamayan) oyunla alakalı üç beş kelam
etmekten kendimi alıkoymayacağım.
Oyuna başladığımız 11 bence çok doğru bir tercihti.
Herkesin aklında Amrabat sol kanatta ilk tercih olarak gözükse de son maçlarda
ki Emre Çolak performansı onu bu maçta da kulübeye çekti. Fakat Emre Çolak’tan
en azından kısa vadede istikrar beklemek çok sağlıklı değil. Açıkcası ben hala
ve inatla Emre Çolak’tan çok fazla birşey beklenmemesi gerektiği kanaatindeyim.
Maalesef taraftarın altyapı fetişizmi, takımda ki tecrübeli oyuncuların sevgi
dolu yaklaşımı ve Grande’nin fazla değer yüklemesiyle oluşan atmosferden dolayı
Emre hafiften “ben oldum ve takımın yıldızlarından biriyim” havasına girmiş.
Eminim Grande gerekeni yapıyordur.
Melo ise herkesin malumu İtalya’da idman yapmak yerine
Amerika’da 8 ay tatil yapınca kendini toparlayıp takıma adapte olması kolay
olmadı ve olmayacakta önümüzdeki birkaç hafta içinde. Neyse ki gelecek haftadan
sonra milli maç arası var da biraz toparlar zira şampiyonlar liginde ona ve
geçen yıl ki performansına ciddi ciddi ihtiyacımız olacak. Savunma da
yaşadığımız sıkıntıların sezon başı itibari ile en büyük nedeni Melo’suzluk ve
bu sorunun Melo dışında kısa vadede, takım tam olarak ön liberosuz bir sisteme
geçinceye kadar bir çözümü bence söz konusu değil şuan sahip olduğumuz oyun
düzeninde. Kasımpaşa, Fenerbahçe, Beşiktaş vs gibi bir anlamda yeni kurulan
takımlara karşı 3 yersin 4ü atarsın ama kupa 1’de bu yenenleri çıkarmak kolay
olmuyor maalesef.
Maça dönecek olursak ilk yarının bazı bölümlerinde -özellikle
Elmander’in voleyi vuramadığı pozisyon- Galatasaray’dan müthiş atak ve organizasyonlar
izledik. Bir ara maçı birlikte izlediğim Beşiktaş’lı arkadaşların bile başı
döndü. Eğer ilk yarının bazı bölümlerinde gösterdiğimiz bu ışıltıları maçın
geneline yayıp yenilseydik çok daha mutlu olurdum ama şöyle de bir durum var
bunları zaten 70 dkye yayabilirsek herhangi bir maçta karşımızda ne Barça ne de
Madrid durabilir dolayısı ile bu bölümlerde ki etkinliğimizin tek nedeni bizim
çok iyi oynamış olmamızdan ziyade Beşiktaş’ın bize o alanları vermiş olması ve
bu organizasyonlara cevap verebilecek gücü olmamasıydı.
İlk yarıda yakalamış olduğumuz birçok fırsat var ve
bunları değerlendiremedik. Değerlendirseydik başka olurdulara vs hiç girmemek
gerek keza aynı şeyleri BJK için de söyleyebiliriz. Bu takım bu sene öyle ya da
böyle ve de rahatça şampiyon olacaktır. Bu konuda bir sıkıntı olmamakla
birlikte geçen yıl ki takımın en önemli iki özelliği olan sağlam savunma ve gol
yesek dahi bocalayıp takım disiplininden kopmamama meziyetleri çok açık şekilde
Beşiktaş maçı olmak üzere son üç resmi karşılaşma da tekrar hortladı. Özellikle
takımın sistemden uzaklaşıp aceleci ve reaksiyonel oyunu benim canımı sıkan
konu. Bu takım ne olursa olsun bu özelliğini mutlaka korumalı. Aksi halde bir
yıllık emek ve bu seneki yatırımlar maalesef boşa gider. Evet şampiyon oluruz
ama bizim meselemiz hiçbir zaman şampiyon olmak olmadı.
İlk yarıda kaçırdığımız pozisyonlar ve kendi kalemize
attığımız gol Beşiktaş’a cesaret vermiş olmalıydı. Oysa onlar açısından pek
değişen birşey olmamakla birlikte Terim’in hatalı değişiklik tercihleri orta
saha hakimiyetini bizden alıp Beşiktaş’a verdi ve ne olduysa ondan sonra oldu.
Takımın en değerli noktası olan orta alan domiasyonunu kaybedince ne atak
yaparken organize olabildik ne de savunma da tutucu olabildik. Tüm ümitler
Selçuk İnan’ın olmadık bir pasına ve Umut’un kafası kopuk tavuk misali delice
presinden çıkabilecek bir gole bağlandı ama bu sefer papaz pilav yemedi ve yine
kendi hatamızla üçüncü bir gol yedik. Ben şahsen ne olursa olsun 4 gol yesekte
çıkarabileceğimiz kanaatindeydim fakat öyle olmadı. Bunun nedeni de yukarıda
bahsettiğim takımın soğuk kanlılığını yitirmesi ve kısmen de yanlış oyuncu
değişiklikleriydi.
Bunlar dışında maçla ilgili bizim adımıza söylenecek çok
fazla birşey yok. Hakem konusuna da gülüp geçiyorum. O pozisyon penaltı değil
fakat ilk yarıda verilmeyenler ve hakemin şov yapmak adına kestiği onlarca
pozisyonu hesaba katarsak hakem Beşiktaş’a çok daha fazla katkı sağlamıştır.
Neyse ki biz büyük takımın büyük taraftarı olarak hakem konuşmuyoruz ve
konuşmayacağız. Alex’in quiz programında hakemlerle ilgili söylediği “en
sevmediğim hakem tipi maçlarda kendini öne çıkarmaya çalışan hakem tipi”
cevabına %100 katılıyorum ve tüm hakemlerinde bu cümleyi sadece 5 dk
düşünmesini umut ediyorum.
August 23, 2012
Sezon başlarken: Galatasaray-Kasımpaşa
Uzun bir aranın ardından yeniden futbola özellikle de Galatasaray'a kavuşmak çok güzel. Uzun ve zorlu transfer sürecinin ardından ligler başladı sonunda. Bu transfer süreci artık taraftarlar için fotbolcuyu transfer edecek yöneticiden daha zor daha alengirli bir iş. FM ve PES çocukları olduğumuz için ki eminim birçokları bu oyunlarda dahi en çok transfer döneminde keyif alıyor(benim için de öyle). Dolayısı ile günümüz taraftarı için transfer olmazsa olmaz bir durum. Transfer olsun bizim olsun hesabı. Neyse ki 1 hafta sonunda bu stresten hem medya hem taraftar özellikle de twitter'cılar kurtulmuş olacak ve elde ne varsa onunla nasıl daha iyi olunabilirin fikir jimnastiğine kalacak meydan.
Transferler konusunda birkaç kelam edecek olursam bana göre müthiş bir transfer dönemi geçirdik ve beş oyuncu almış olmamıza rağmen(bence fazla) beşi de bence nokta atışı transferlerdi. Şampiyonluk ertesi yazdığım yazıyla Suarez harici %100 örtüşüyor. Benim Suarez önerimle oyun tarzı ve yapısal anlamda kesinlikle farklı da olsalar Umut bu işi çözebilecek kalitede bir oyuncu ve bunun son 2 maçta ki performansı ile alakası yok. Ben kişisel olarak Umut'tan gol atmasını vs beklemiyorum. Umut geçen yıl Elmander ne yapıyorsa onun1 fazlasını yapacak ve savunmayı hücümda başlatacak. Ayrıca o'na dair en önemli anektod olmayacak golleri atacak olmasıdır. Doğrudur belki 10 pozisyona girip 8-9 pozisyonu harcayacaktır fakat burada bence bakılması gerekn nokta o 10 pozisyonun beşine kalbur üstü forvetler dahi girmez. Çünkü adamın konsantrasyonu yüksek, enerjisi, dayanıklılığı hat safhada ve ölümüne topun peşinden 90 dk durmaksızın koşabilecek bir ciğeri var. Aslında bu yazıyı sadece Umut hakkında yazmak isterdim ama onu da başka zamana bırakalım.
Neyse genel olarak transferler başarılı, çilek ne olur bilmiyorum ama olsada olur olmasada..
Kasımpaşa maçını doğru düzgün izleyemedim zira 2 haftadır çözemediğim kablo-notebook-tv arasında ki dengesiz döngü sonuç vermedi. En büyük bilgisayar firmalarının birinde 1,5 yıl teknik destek elemanı olarak çalışmış ve şuan da da farklı bir pozisyonda ama aynı firmada çalışan ben, Boğaziçi Bilgisayar mühendisi yine bu firmadan çalışan bir arkadaş notebook'u tv'ye bağlamayı bir türlü çözemedik:))))
Dolayısı ile maçı 14 inchlik laptop ekranında dandik bir linkten bir şekilde izleyebildim. Takım hakkında şu saatte öngürülerde bulunmak vs normal şartlar altında zor olurdu. Ancak takım aynı sistem ve aynı çekirdek kadroya sahip olduğu için üzerine konuşulabilir durumda. Geçen yıla nazaran defansif anlamda sadece bu maç özelinde biraz zayıflamış gibi gözüksekte takımın birbirine uyumu ve yeni transferlerin alışma sürecini atlattıktan sonra bu defansif zaafiyetleri pek görmeyeceğiz diye düşünüyorum. Ayrıca Kasımpaşa'dan yediğimiz kafa golünü eğer Melo 2 dk önce girmiş olsaydı bence yemezdik. Olayın diğer boyutu ise bu eksiğimizi sezonun ilk maçında görmüş olmamız güzel.
Açıkcası beni en çok şaşırtan Emre Çolak şuan. Kendisinden hiç beklemediğim bir gelişim gösteriyor. Tekniğine ve yeteneğine zaten söylenebilecek pek negatif birşey yok. Fakat en üst düzey için potansiyel ve zeka eksik. Biraz enseyi karartmış durumdayım ama yine de son maçlardaki performansı geleceğe dair umut veriyor. Ayrıca Melo'suz oynadığımız maçlarda ki performans geleceğe dair Galatasaray'ın defansif orta sahasız bir yapıya evrildiğini gösterdi net olarak. Zaten geçen yıl ki Melo'nun bildiğimiz bir ön liberodan ziyade b2b kıvamında bir oyun oynadı ve netice olarakta 12 gol gibi ulaşılması güç(defansif orta saha bazında) bir gol sayısına ulaşarak kariyer rekoru kırdı. Emre'nin son performansına da bakacak olursak aslında geçen yıl Melo'nun yaptığından daha fazla katkı verdi takıma oyun olarak ancak Felipe Melo'nun takıma en büyük katkısı orta sahanın ve genel olarak takımın boyunu uzatması ve hava toplarında başarı seviyesini yukarılara çekiyor olması.
Bunların dışında genel olarak geçen yıl kaldığımız yerden devam ediyoruz ve pozisyon olarak bir vites artırmış durumda olsak dahi 3. bölgede ki zayıflık devam etmekte ancak bu sorun da sitemin evrilmesi ve Burak yılmaz form tutması ile ortadan kalkacak gibi gözüküyor. Yukarıda da dediğim gibi en güzel gelişme ön liberosuz bir sisteme evriliyor olmak. Zaten eğer Fatih terim istediği sistemi uygalayabilirse bir ön liberoya da o sistemde gerek yok. Zira defans hattı 40 metrelere çekilmiş olacak ve oyun hakimiyeti genel olarak Galatasaray'da olacağı için bir süpürücü yahut kesiciye ihtiyaç duyulmayacak ki bu anlamda Dany transferi tamamıyla bilinçli olarak yapılmış bir hamle ve bunun ben sırf ismiyle Semih'i kesmemsi için büyük bir oyuncu almak yerine Dany gibi rotasyonda rahatlıkla kullanılabilecek bir adam olmasından dolayı transfer edildi düşüncesine kesinlikle karşıyım. Dany'nin en önemli artısı herkes tarafından bilindiği gibi atlet olması hem kısa hem de uzun mesafe de çok çok hızlı koşabilmesi. Ayrıca oyuncunun tekniği güzel, bilekleri yumuşak ama oyun zekası konusunda şuan için çok net şeyler söyleyemiyorum. Tek eksiği kendine fazla güvenmesinden dolayı yapacağı hatalar ki burada Grande’ye güveniyorum. Benim fikrim Dany kısa bir süre içerisinde stoper bölgesini ilk yazılacak adam olacak.
Son olarak Hamit’e değinmek istiyorum. Şimdiden hafiften eleştirilmeye vs başlandı ama bu noktada Hamit’in ne oynadığından ziyade ne oynayacağına bakılmalı. Ben istatistik(asist, gol vs) anlamında çok bir katkısı olmayacağını düşünüyorum. Ama Hamit’in tıpkı Melo gibi oyundan ziyade karakter olarak sahaya ve oyuna katkıları olacaktır.
Şimdilik benden bu kadar, takım iyi bir yolda üzerine koyarak devam ediyor. Taraftar olaraközellikle Avrupa kupalarında çok çok şeyler beklememek gerek çünkü kupa 1 de en önemli şey tecrübe ve o tecrübeye bireysel bazı oyuncular bazında sahip olsakta takım olarak bunun eksikliğini çekeceğiz. Ama herşeye rağmen özellikle kendi adıma muthiş bir eylül-aralık dönemi geçireceğim. Şu ana kadar yıllık iznimden bir gün dahi kullanmadım sırf deplasman maçlarına gidebilmek adına. İnşallah orta Avrupa etrafında 1-2 takım çıkar da bizim için işler kolaylaşır çünkü maçlara gideceğimiz arkadaşta uçak fobisi var bu demektir ki minimum 7-8 saatlık yolculuklar bizi bekliyor.
Neyse herkes sağlıcakla kalsın, güzel günler yakın!
Subscribe to:
Posts (Atom)